Boşanma Sürecinde Mal Paylaşımı

Boşanmada Mal Paylaşımı Nasıl Olur?

Karı koca arasındaki mal rejimlerine ilişkin kurallar 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun 202-281. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Yargıtay kararlarını incelemeden bu maddeleri ve gerekçelerini okuyan birçok kişi; karı koca arasında halihazırdaki mal rejimi sona erdiğinde, mal rejiminin mecburi olarak tasfiyeye uğrayıp, mal varlığının paylaşılacağını ve eşlerin birbirilerinden olan alacaklarının karşılıklı takas edileceğini farz edebilir.

Ancak Yargıtay kararları; bu algılama ve düşünce sonucu hazırlanan dava ve savunma dilekçelerinin, bilirkişi raporlarının ve bu raporlara dayanılarak oluşturulan yerel mahkeme kararlarının ülkemizdeki mal rejimleri uygulaması yönünden doğru olmadığını gösterir.

Ülkemizdeki mevcut uygulamaya göre; karı koca arasında “mevcut mal rejimi’’ sona erdiğinde mal rejiminde tasfiyeye gitmek ve mal varlığının paylaşılması zorunlu değildir. Eşlerin (veya boşanan tarafların veya eşlerin mirasçılarının) mal rejimi ile ilgili usulüne uygun harcı yatırılmaları ile açtıkları bir dava veya karşı tarafça açılan karşı dava söz konusu değilse; aile mahkemesi bu konudaki talepleri kendiliğinden incelemez. Usulüne uygun açılmış bir davanın bulunması halinde de davalının birleşen bir davası veya karşı davası söz konusu değilse, mal rejimine yönelik ileri süreli alacak, takas gibi talepler herhangi bir netice doğurmaz.

Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 2010/953E. 2148K. sayılı kararında ”takasın olabilmesi için harcı yatırılarak açılmış bir davanın bulunması gerekir” denilerek mal rejiminin tasfiyesi ile ilgili bir talebin mahkeme tarafından görülebilmesi için mutlaka bu konuda usulüne uygun harcı yatırılarak açılmış bir davanın veya karşı davanın bulunması zorunludur. Katkı payı alacağı davası, değer artış payı davası, artık değere katılma alacağı davası gibi mal rejiminin tasfiyesine yönelik davalar kural olarak kişisel hakka dayalı, para alacağına yönelik, nispi harç ve nispi vekalet ücretine tabi olan davalardı. Bu nedenle hak kaybına uğramamak için dava dilekçesinde gösterilen dava değerinin harca esas olarak gösterildiğinin belirtilmesi ve fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması gerekir.

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2010/5567E. 2011/2071K. kararında ”davacı dava dilekçesinde fazlaya dair isteklerini saklı tutmadığına göre isteğini bu miktarla sınırlandırmış ve fazlaya ilişkin hakkından da vazgeçmiş sayılacağından, ıslah dilekçesi dikkate alınamaz” demiştir.

Bu davaların görülebilmesi için karı koca arasındaki ‘’mevcut mal rejiminin’’ sona ermesi gerekir. Ancak mal rejiminin bitmesi, genel olarak mal rejiminin tasfiyesine yönelik ikame edilecek davanın esasının incelenip, karar verilmesi için yeterli olmayabilir.

Karı koca arasında boşanma, evlenmenin iptali veya mahkeme tarafından mal ayrılığına geçilmesine yönelik davalardan birinin ikame edilmesi halinde, bu davaların açıldığı tarihte karı koca arasındaki ‘’mevcut mal rejimi’’ de sona ermektedir. Lakin mal rejiminin tasfiyesine yönelik bir davanın esastan incelenip mahkemece hüküm oluşturulabilmesi için; boşanma, evlenmenin iptali veya mahkeme tarafından mal ayrılığına geçilmesine yönelik davalardan birinin kabul edilerek, buna ilişkin kararın kesinleşmesi mecburidir. Bu hususun uygulama yönünden sonucu ise boşanma, evlenmenin iptali veya olağanüstü mal rejimine geçilmesi davalarından birisi açılmış ancak henüz yargılama devam etmekteyse; açılmış bulunan mal rejiminin tasfiyesine yönelik davalar, devam eden evlenmenin iptali veya mahkeme tarafından mal ayrılığına geçilmesine yönelik davalarının sonucunu bekler. Boşanma, evlenmenin iptali veya olağanüstü mal rejimine geçiş davaları mahkeme tarafından kabul edilir ve bu kararlar kesinleştikten sonra mal rejiminin tasfiyesine yönelik davalar da devam edilir.

Boşandıktan Sonra Mal Paylaşımı Yapılabilir Mi?

Yargıtay bir kararında ”eşlerden her biri kişisel eşyalarını her zaman, mal rejiminin sona ermesinden önce yada sonra isteyebilir. Bu istek; mal rejiminin tasfiyesi halinde istenilecek katkı payı, değer artış payı veya artık değere katılma alacağı olarak değerlendirilemez. Bu tür eşyalarla ilgili dava, boşanmanın eki niteliğindeki davalar olarak da düşünülemez. Mevcut olan eşyaların aynen geri verilmesine ilişkin istihkak davaları her zaman açılabileceğinden zamanaşımına da tabi değildirler…” demiştir. Mahkeme tarafından anlaşmalı boşanmaya karar verilebilmesi için tarafların boşanma, boşanmanın mali sonuçları çocukların velayeti, kişisel durumu hakkında anlaşmaları gerekli ve kafidir. Ayrıca eşyalar veya mal rejiminin tasfiyesine yönelik diğer konularda da anlaşmaya varmaları mecburi değildir. Bu nedenle anlaşmalı boşanma davasında eşyalar veya mal rejiminin tasfiyesine yönelik konularda da bir anlaşma, kabul söz konusu değilse daha sonra bunlara ilişkin dava açılabilir. Ancak taraflar boşanma protokolünde veya anlaşmalı boşanma dava dosyasındaki duruşma tutanağında imzalı beyanları ile “birbirlerinde eşya iadesi, mal rejimi kapsamında da başkaca herhangi bir alacaklarının kalmadığını” belirtmişler ise; daha sonra bu yönde bir dava açılması Yargıtay tarafından dürüstlük kuralına aykırı, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde bir davranış olarak değerlendirilir ve açılan davanın reddi geçekleşir. Zira taraflar anlaşma protokolünde boşanma birbirilerinden eşya iadesi ve mal rejimi kapsamında herhangi bir alacağı kalmadığını beyan etmiştir.

Ayrıca taraflardan birisinin “Mal rejiminden kaynaklanan talepler boşanmanın eki niteliğindeki taleplerden olmayıp ayrıca dava konusu edilebilir. Davacının, kesinleşen boşanma davasında mahkeme içi ikrar niteliğindeki “boşanma nedeni ile herhangi bir nafaka, tazminat, eşya ve başkaca alacağa ilişkin haklarımdan feragat ediyorum” beyanı karı koca arasında görülmekte olan davada kesin delil teşkil etmektedir. Tarafın bu ikrarına rağmen davacının eldeki davayı açarak aksini iddia etmesi, Türk Medeni Kanununa göre dürüstlük kuralına aykırılık ve hakkın kötüye kullanılması olarak addedilecektir. Ancak davacı doğmamış haktan feragat edemeyeceği iddiası ileri sürse de, karı koca arasında görülen boşanma dava tarihi itibariyle mal rejimi sona ermiş olup, mal rejiminden doğan alacak hakkı boşanma dava tarihi itibariyle sona erer, ancak bu hakkın dava yolu ile kullanılabilmesi ve tasfiyeye karar verilebilmesi için boşanma davasının müspet neticelenerek kesinleşmesi gerekir. Ayrıca davacının beyanının devam boşanma davasının yargılaması devam ederken yapıldığından, yani kendi iradesiyle bu haktan vazgeçtiğinden, bu husus hakkında doğmamış haktan bahsedilmesi söz konusu olamaz.



Bir yanıt yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.